Intolerance, Büyük Bir Epik ve Çağdaş Sosyal Eleştiri!

blog 2024-12-31 0Browse 0
 Intolerance, Büyük Bir Epik ve Çağdaş Sosyal Eleştiri!

Sinemanın başlangıç dönemlerinde, D.W. Griffith tarafından yönetilen 1916 yapımı “Intolerance” filmi, izleyiciyi derin bir tarih yolculuğuna çıkararak hem görsel şölen sunuyor hem de toplumsal adaletsizlikleri ve insanlığın karanlık yüzünü gözler önüne seriyor.

Bu muazzam film, dört farklı dönemde geçen paralel hikayeler anlatıyor:

  • Babel Kulesi: Bu bölüm, insanlığın kibirinin ve Tanrı’ya karşı isyanının sonuçlarını gösteriyor. Babil halkının bir kule inşa ederek gökyüzüne ulaşmaya çalışması ve bunun sonuçlarının felaket olduğu aktarılıyor.

  • Judea: İsa Mesih dönemine ait bu bölüm, Roma yönetimi altında yaşayan Yahudilerin zulmünü ve adaletsizliğine karşı koyma mücadelesini konu alıyor.

  • Paris, 1572: Fransız din savaşlarını konu alan bu bölümde Katolik ve Protestan grupları arasındaki kanlı çatışmalar ve nefretin insan hayatına ne kadar zarar verdiğini görüyoruz.

  • Amerika Birleşik Devletleri, 1910’lar: Bu bölüm ise bir çiftçinin ailenin onurunu korumak adına bir kadınla evlenmek için zorluklarla karşılaştığı bir hikaye anlatıyor ve toplumsal cinsiyet rolleri ile adaletsizliğe karşı duruşu ele alıyor.

“Intolerance”, dönemi için devrim niteliğinde teknik özelliklere sahipti:

Teknik Özellik Açıklama
Uzunluk 3 saat 25 dakika
Çekim Tekniği Çoklu kamera açıları, yakın planlar ve panoramik çekimler kullanarak görsel bir şölen sunmuştur.
Dekor ve Kostüm Her bölüm için ayrıntılı dekorlar ve kostümler kullanılarak dönemin atmosferi başarıyla yansıtılmıştır.

Filmde Lillian Gish, Mae Marsh, Robert Harron gibi dönemin ünlü oyuncuları rol almıştı. Lillian Gish’in “The Mother” olarak canlandırdığı karakter, filmin en önemli figürlerinden biridir ve insanlığın sevgi ve fedakarlığı temsil eder.

İnsanlık Hikayesi: Aşk, Nefret ve Adalet

“Intolerance”, sadece bir film değil, aynı zamanda insanlık tarihi hakkında derin bir düşünme yolculuğu sunuyor. Dönemler ve kültürler arasında geçişler yaparak bize toplumsal adaletsizliklerin her zaman var olduğunu ve farklı şekillerde kendini gösterdiğini hatırlatıyor.

Filmdeki dört hikaye birbirine paralel olarak anlatılıyor ve her biri insanın karanlık ve aydınlık yönlerini yansıtıyor. Babil Kulesi bölümü, insanlığın kibirinin yıkıcı sonuçlarını gösterirken, Judea bölümü sevgi, bağışlama ve fedakarlığı konu alıyor.

Paris bölümü ise nefretin ve dini hoşgörüsüzlüğün yıkıcılığını eleştirirken, Amerika’da geçen bölüm toplumsal cinsiyet rolleri ve eşitsizlik konularını ele alıyor. Griffith, bu hikayeleri birleştirerek insanlığın ortak deneyimlerine ve mücadelelerine vurgu yapıyor.

“Intolerance”, hem görsel açıdan etkileyici hem de düşünmeye sevk eden bir eserdir. Dönemi için devrim niteliğinde teknik özellikleri ile izleyiciyi filme tamamen çekiyor. Ayrıca filmin toplumsal mesajları günümüzde bile geçerliliğini koruyor ve adalet, hoşgörü ve insan hakları konularına dikkat çekiyor.

Sonuç: Bir Klasik Eserin Önemi

“Intolerance”, sinemada bir dönüm noktası kabul edilen bir eserdir. Film eleştirmenleri tarafından “tarihin en büyük filmlerinden biri” olarak kabul edilir. Günümüzde hala izlenir ve sık sık analiz edilir.

Filmin toplumsal mesajları ve görsel ihtişamı, bugün bile izleyiciyi etkisi altına almayı başarıyor. “Intolerance” sadece bir film değil, aynı zamanda insanlık hakkında derin düşüncelere yol açan bir sanat eseri olarak kabul edilebilir.

TAGS